Widgets

Müzik Türleri ve Çalgılar Nelerdir

type='html'>
Geleneksel / Yerel Müzik Çalgıları

Kordofonlar (Telli Çalgılar):

Sesi bir telin titreşimiyle elde edilen çalgılardır. Bu çalgılar iki grupta incelenebilir.

Yaylı Telli Çalgılar:

Bunlara örnek olarak; Kemençe, Kabak Kemane (Iklığ), Keman ve benzerleri verilebilir.

Tezeneli / Mızraplı Telli Çalgılar :

Bunlara örnek olarak; Ud, Tambur, Çeng, Tar, Kanun, Santur, Kopuz, Bağlama ailesi (meydan sazı, divan sazı, bozuk, tambura, cura, üçtelli, onikitelli, çarta, ırızva) ve benzerleri verilebilir.

Aerofonlar (Havalı / Üflemeli Çalgılar) :

Çalgının içindeki veya çevresindeki havanın titreşimi ile ses veren çalgılardır.
Bunlara örnek olarak; Zurna, Çifte, Mey, Kaval, Sipsi, Çığırtma, Tulum, Ağız Armonikası, Akordeon, Mızıka ve benzerleri verilebilir.

Mambranofonlar (Derili Çalgılar) :

Bir derinin ses üretmesi ile ses çıkaran çalgılardır. Bunlara örnek olarak; Dümbelek (deblek, darbuka), Davul, Daire, Def, Kudüm, Zilli Def ve benzerleri verilebilir.

İdyofonlar (Kendi Tınlar Çalgılar) :

Vurma, çarpma, sallama gibi eylemlerle çalınan, genellikle sert malzemelerden yapılan, bütün gövdelerinin titreşimiyle ses veren çalgılardır. Bunlara örnek olarak; Zil, Maşa, Çalpara (Çalpare), Şakşak (kaşık), Çan, Kastanyet, Çengizili sembalet), Bando zilleri (halihe) ve benzerleri verilebilir.

Dini Müzikler:

Müzik çerçevesinde, İslam dininin gereği olan, farz, sünnet ve nafile, ibadete çağırma, yardımcı olma ya da süsleme amacıyla yararlanılan ve kullanım yoluna göre “Şer''i Müzik” ve “Tasavvufî Müzik”,seslendirildiği yere göre de “Cami Müziği” ve “Tekke Müziği” diye nitelenen müzikler, “Dinsel Müzik” genel başlığı altında toplanabilir. İslâm ibadetinde önemli bir yeri olan “Tilâvet” (Kuran okuma),“Ezan”, “Salevât”, “Temcîd” v.b. gibi formlar, “Cami Müziği” türüne girer. Çeşitli Tasavvuf yollarının, özellikle Mevlevî''lerin ve Bektâşî''lerin, bir çeşit dinsel dansa da yer verilen törenlerinde, seslendirdikleri müzikler: “Mevlevî Âyînleri” ve Bektâşî “Deyiş”leri ile “Semah”ları ise “Tasavvufi Müzik” türü içinde yer alır.

Halk Müziği / Yerel Müzik:

Bir yörenin yerleşik insanları tarafından üretilen, severek söylenen ve çalınan, o yöre insanının ortak yapıtı haline gelen ve kulaktan kulağa aktarılarak yaşatılıp günümüze kadar ulaşan müziklerdir. Bu müzikler yerel kültürlerin izlerini taşır ve yaratıcılarının adları çoğunlukla belirsizdir. Ülkemiz halk müziği, tarihin eski zamanlarından bugüne değin Anadolu ve Rumeli''de yaşamış bütün uygarlıkların, kendilerine özgü kültürel değerlerini biriktirerek ve yörelere göre kültürel farklılıkları içinde barındırarak oluşan ve sonuçta zenginlik ve çeşitliliği ile tüm dünyada ender görülen bir yapıdadır. Halk Müziğimiz, bölgesel özellikleri bakımından çok çeşitlilik ve farklılık gösterse de, genel bir sınıflama açısından İstanbul ve Rumeli, Ege, Orta Anadolu, Güney-Doğu Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz, Akdeniz olmak üzere 7 bölge içinde toplanarak incelenebilir. Bununla birlikte, aynı bölge içinde yer alan kimi kent, merkez ya da yöreler arasında önemli farklar bulunabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.

Mehter Müziği:

Mehter Türk geleneklerinde, bir şenlik aracı değil, azametin, ihtişamın ve görkemli olmanın bir işaretidir. Devletin ululuğu ve kutluluğu, davulların gümbürtüsü ile yankılanır. Türklerin devlet anlayışında, halkın bütünlüğü, devletin yüceliği kavramları çok önemlidir. Bu inanış ve gelenekler, İslamiyet''ten önceki Türk devletlerinde de, Selçuklu ve Osmanlı devletinde de, küçük değişiklerle yer almıştır.

Bu yapıda üç önemli sembol vardır:

Otağ, hakanın veya başkomutanın bulunduğu yerdir. Bu bir savaş alameti olarak ortaya çıkar çünkü otağ yalnızca savaşlarda kurulur. Hakanın Kösü,yani büyük davul, hakanlık otağını önünde durur ve yalnızca hakana aittir. Hakanlık Mehteri ise, sancağın altında ve otağın önünde askerleri yüreklendirmek için çalan müzik topluluğudur.

Sancak ve mehter, Türk devletinde birbirinden ayrılmaz çok önemli olgulardır. Mehter vuruşu ile otağdan çıkılır ve savaş akınlarının ilk adımları atılmış olurdu. Türklerin Orta Asya geleneklerinde, devletin başı olan Hakan''ın otağı önünde kurulan büyük Davulun ve Kösün günün belli zamanlarında çalınarak gücünü göstermesine Nevbet (Nevbe) dövme ya da vurma denilirdi. Nevbet dövmek, devletin başı olan Hakanın gücünü dosta düşmana göstermesi ve özellikle düşmanın yüreğine korku salması şeklinde yorumlanırdı.

Osmanlı da sancak gibi mukaddes bir varlık halinde yaşatılan mehter, bağımsızlığın, devlet varlığının önemli bir göstergesi olmasının yanı sıra, meydan savaşlarında, kale kuşatmalarında, deniz savaşlarında düşmana hücum esnasında, vurduğu hamasî havalarla duyguları kamçılar, şahlandırır, askeri şevke getirir, ordunun moralini yükseltirken çıkardığı müthiş gümbürtüyle düşmanın moralini yok eder, onu bozguna uğratırdı. Meydan savaşında, tek bir hakanlık kösü bile, kendi başına bir mehterdi. Hücum ve duraklamaları, hakanlık kösü belirler, davul ve borulardan oluşan mehter, savaşta orduyu yönlendirdi.Savaşta yenilgi, mehterin yağmalanması ile kabul edilirdi.Bu durumda en zorlu savaşlar sancak ve mehter çevresinde olurdu. Görülüyor ki mehter, savaş alanında, sadece bir müzik topluluğu olmaktan bir anlamda uzaklaşırken barış zamanında müzik yönü daha çok öne çıkıyordu.

Barış zamanında mehter, hakanın saltanatının ve devlet hayatının devam ettiğinin bir göstergesiydi. Bunun dışında davul ve mehter, devletin haber ve ilan gibi işlerini de yerine getirirdi. Osmanlı mehterinde; zurna, boru, kurrenay ve mehter düdüğü gibi üflemeli / nefesli, kös, davul, nakkare, zil ve çevgân gibi vurmalı ya da çırpılan çalgılar yer alırdı. Çalgıların sayısı eşit tutulur ve bu sayıya göre mehterin kaç katlı olduğu belirlenirdi. "Tabl ü alem-i hassa" adı verilen ve en büyük mehter olan Padişah mehteri, dokuz katlıydı. Bunun anlamı, her çalgıdan dokuz adet var demekti. Bu sayı sonraları, on iki hatta on altıya kadar yükselmişti. Padişahtan başka, Vezir-i âzam-ın (Başbakan''ın) Kubbe vezirlerinin (Kabine üyelerinin), Defterdar ve Reisü''l küttab''ın (Maliye ve Dış işleri Bakanı''nın) Mehterhâneleri olduğu gibi, ülkenin çeşitli eyâletlerinde ve kalelerinde de Mehter takımları bulunur ve görev yapardı.

Mehter''in etki gücü Avrupalılar tarafından da değerlendirilmiş ve Mehter örnek alınarak çeşitli Avrupa ülkelerinde Askerî Müzik toplulukları, "Bando"lar kurulmuştur. Gluck, Mozart, Beethoven gibi bestecilerin Mehter''den esinlenerek müzikler yazdıkları da bilinmektedir.

0 yorum:

Yorum Gönder

Labels

Blog Archive

Blogger tarafından desteklenmektedir.